Pazartesi, Mart 23

Siyam hatıraları...


İnsanın hafızasında yer eden bir sürü şey bir kompozisyon içinde kendini belli ediyor. Bazen bir şey görüyorsunuz, duyuyorsunuz, ya da hissediyorsunuz ve o anda birden geçmişteki bir ana gidip o anı bütün ayrıntılarıyla yeniden yaşayabiliyorsunuz. Örneğin benim için Ulysses' Gaze'in film müzikleri, Sessiz Ev'den ayrı düşünülemez.
Kitabı okurken hep Eleni Karaindrou'nun insanın içini burkan ezgileri çalıyordu ve bu yüzden hikâye ve müzik kafamda birbirinden ayrılmamacasına birleşti. Müzik ne zaman çalsa, kendimi Gebze'de, o merdivenleri gıcırdayan evde, babaannenin kasvetli odasında, ya da Faruk'la birlikte arşivde düşünürüm.
Ama bu kadar da değil, birden aklıma kitabı okuyan ben'in görüntüsü de gelir: üstünden merdiven geçtiği için garip engebeleri olan tavan, soğuk kış gününde yanan odun sobası, demli çay, ayaklarımı karnıma çekip oturuşum, aşık olduğumu, mutlu olduğumu düşündüğümde içimin titreyişi...
Hatıralar birbirine böyle siyam ikizleri gibi yapışmasalar, hafızamızdan içeri hep birden hücum etmeseler, teker teker gelseler, her şey belki çok daha kolay olacak -- müzik dinlemek de, kitap okumak da, çay içmek de...

Hiç yorum yok: