Bunu bir yerde mi okudum yoksa kendim mi uydurdum bilmiyorum ama Fransızca aklımda yer etmiş bir söz var: "j'aime la lutte, mais pas la victoire!" (mücadeleyi seviyorum, zaferi değil). Ulaşılacak ideal bir sonuçtan çok izlenecek yolu ya da seyahatin kendisini tercih eden bu önermeyi seviyorum. O yüzden de mesela takımları yenilse de zevkle maç seyreden taraftarları takdir ederim, illâ galibiyet peşinde değillerdir, onların sevdiği sporun kendisidir.
Film festivalinde gösterilen Belalı Düğün'ün anafikri de bu bağlamdaydı ve kulağa çok hoş geliyordu: Her hayat kaçınılmaz olarak ölümle biter ama hayatın nihayi amacı elbette ölüm değildir. Bu açıdan aşkın kendisi de bir amaç değildir, hayatın esas anlamı aşk arayışıdır (quest for love). Evet, bu arama hissini seviyoruz gerçekten. Her taşın altına, her dar sokağa, her kuytuya bakıp duruyoruz (buralarda bir yerlerde olmalı bu aşk!). Bulabilme ihtimali elbette bu arayışı ateşliyor. Peki ama bulduğumuzu aradığımız kadar seviyor muyuz acaba?