Salı, Temmuz 14

Salut!

Bu bloga ilk yazdığım şey elveda'ydı. Farkında olarak ya da olmayarak bir ayrılık sözüyle başlangıç yapmışım. O yüzden kapanışta da selam demeli.
Ayrılık üzerine söylenebilecekler ya da benim söyleyebileceklerim tükendi denemez elbette. Yine de ta ne zaman M.'nin dediği gibi, bi an bi bakıyorsun içinden bu konuda konuşmak gelmiyor, sözcüklerin tükeniyor. İşin aslı, ilerliyorsun.
Gerçekten de her şeyin bir ömrü var. Zamanında ayrılık ne kadar sürer? diye sorduğumda önümde upuzun bi tünel uzanıyordu sanki, şimdi artık kafamı dışarı uzatmış gibiyim. İşte o yüzden merhaba!
Fransızların coşkusuna katılabilirim bugün. Bastille ele geçti, devr-i sabık kapandı, yaşasın devrim!

Salut la liberté!

Pazartesi, Temmuz 13

Sadık okurlar(ım)

İlk başladığım andan itibaren buraya yazdıklarım başkalarına da bi şeyler ifade etsin, iç diyaloglara hapsolmuş bir ağlama duvarı hissi vermesin istedim. Gerçi tüm hassasiyetleri göz önünde tutarak uzun zaman ketum davrandım ve sadece sınırlı bir kitle bu blogu okudu. Ama süper okudular! İşte bu az ama öz kitleyi sahneye davet etmem lazım bu kapanış anında...
Biliyorum ki bi sürü insan dünya kadar işleri, hayat gaileleri arasında yazdıklarımı günbegün takip etti. Ne düşündüklerini bazen söylediler (hatta yorum yazdılar), bazen söylemediler, ama okuduklarını hep hissettirdiler. Oradaydılar. Yazdıkça iyi hissettiğimi bildiğim halde bazen üşenip blogu boşladığımda hep bu sadık okurların teşvikiyle yeniden yazmaya koyuldum. Sanki yolun sonunda hep bekleyen birileri vardı. Zaten düşünüyorum, birileri okumasaydı, bu kadar uzun süre yazar mıydım, yazabilir miydim?
Hem sadece okumadılar, ilham da verdiler, bi dünya nefis fikri onlardan çaldım -- bi şey söylemek isteyen herkes gibi. Ama haklarını helal ederler diye umuyorum :)
Bu blog beni mutlu ettiyse bu salt yazdığım için değil, aynı zamanda birileri beni duyduğu içindi. Ne desem boş, hepinize minnet şükran...
[Gözyaşları, alkış, nümayiş... :) ]