Perşembe, Mart 26

Hep kaynayan kazanlar


2009 yılının hikmetinden mi, pek de öyle kendini hissettirmese de gelmek üzere olduğuna inandığımız bahardan mı, küresel ısınmadan mı, ekonomik krizden mi bilmem ama bir sürü arkadaşım sevgilisinden ya ayrılıyor ya da ayrılmakta. En uzun zamandır birlikte olanından yeni başlayanına, yaşlısından gencine nedense herkes bir ayrılık mevsiminde.
İnsan zaten kendini belli bir iklimde hissediyor, bir de karşısındakilerde de benzer bir durum söz konusuysa bu sefer tek muhabbet erkekler, kadınlar, ilişkiler, bağlanamama, kopamama, aşk, evlilik, ayrılık oluyor. Bir süre soyut düzeyde ilerleyen sohbet tabii dönüp dolaşıp esas case study olan kendimize geliyor.
Dün peşpeşe iki arkadaşımla buluştum ve arasıra kısa aralar vermekle birlikte hep biten ilişkilerimizden ve post break-up durumlardan konuştuk. Altındaki ateş hiç sönmeyen kazanlar gibi laf açıldıkça açıldı, çorba kaynadıkça kaynadı.
Bu duruma istinaden M. çok güzel bir şey söyledi, ilk başlarda doğru yolu gösterecek sakallı dede arar gibi önüne gelen herkesle konuşurken, sonra birden tüm bu sorgulamalar anlamsız geliyor; eski ilişkiye dair sözcüklerin tükeniyor; hiç konuşmak istemiyorsun; defteri dürüyorsun, oluyor bitiyor. Veee, özgürleşiyorsun!
Blog açtığım düşünülürse benim durumum henüz umutsuz galiba ama bir şekilde fredoooom çığlıkları atıcaz :)

1 yorum:

Fulya dedi ki...

Bloga yazmaktan sikilacaksin bir muddet sonra. O zaman durup kaldirirsin zaten. Dogru demis M.