Pazar, Temmuz 5

Durmuş bir saat

Sabah büyük ölçüde tesadüf eseri Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü açıp ilk kırk elli sayfayı muhtemelen dördüncü kez okuyup gülmüştüm. İkinci tesadüf odadaki aile yadigârı çok sevdiğim saatin (dedem babaannemle nişanlanacağı gün büyükannemlerin evine hediye getirmiş) ona on kala durmuş olduğunu fark etmem oldu. Dün sabah ya da gece mi, yoksa bu sabah mı kestiremiyorum, çünkü bazen insanın gözünden kaçıyor işte. Her zaman tıklayan alet susmuş, yelkovanla akrep birbirini takip etmez olmuş, zaman durmuş. Ve tüm bunlar her nasılsa zamanın içindeki insan(lar)ın gözünden kaçmış...
İlişkinin bitişinin muğlaklığı üzerine daha önce yazmıştım. Bir daha aynı bahse girmeye gerek var mı bilmiyorum ama bu durmuş saat yine beni aynı yere götürdü. Bir şeyler bitiyor, duruyor, akmıyor, ve bunu ancak bi zaman sonra idrak ya da kabul ediyoruz. Muvakkit Nuri Efendi "insan saati kendine benzer icad etti," dese de ne yazık ki söz konusu insan olunca bazı şeyleri yeniden kurmak hiç mümkün olmuyor.

Hiç yorum yok: