İnsan en unuttum, ilerliyorum, geçicek tesellileriyle toparladığını düşünürken, bir anda her şeyi alt üst eden bir şey de zamanında hissedilen, yaşanan aşka dair geride kalmış kanıtlar. Gözlerin ışıl ışıl parladığı fotoğraflar, sağda solda küçük notlar, uzaklardan yollanmış kartlar...
Hele de mektuplar. İnsan okudukça öyle bir paradise lost hissiyle boğuluyor ki bütün sükuneti, temkinliliği, aklı başındalığı tepesinden aşağı boşalıveriyor. Ne kadar güzel şeyler söylemiş, ne çok sevmiş, ne kadar sıcak, canlı bir şey varmış ortada... Peki nasıl becermişiz cennetten kovulmayı?
Garip bir suçluluk duygusu çöküyor insanın üstüne: büyük bir suç, günah işlemiş; sanki birini, çok sevdiği birini öldürmüş gibi... Yakmak demiyorum ama okumamak lazım eski mektupları.
2 yorum:
Of, soyle baglayip kaldir, bu gecmisten gelen kalintilar zamani virt diye geriye sardiriyor, insan cok fena olabiliyor. Ne acaip sey su obje-zaman-insan iliskisi. Pof.
en sona Pof yazmissin ya, onu Prof. okudum, kendi kendime harbi dedim "obje-zaman-insan iliskisi" diyen kisi bi Prof olmali :)))
Yorum Gönder