Perşembe, Nisan 9

Kara Kitap

Bilen bilir, okuyan okumuştur, Kara Kitap'ın bendeki yeri bambaşkadır. Aslında kitabı herhangi bir ruh haliyle ya da durumla özdeşleştirmek istemem. Bence zaten bütün güzelliği uçuculuğundadır, ele gelmeyişinde...
Yine de bugünlerde ayrılık romanı nedir, hangisidir diye düşünürken aklıma Kara Kitap geldi. Yalan değil, kitap büyük ölçüde Galip ve Rüya'nın ayrılışını anlatır, daha doğrusu Rüya'nın Galip'i terk edişini.
Galip'in aşk acısını, unutamayışını, sonsuz arayışını gördükçe biz de kederleniriz yitip giden aşklara.
Hele o iki sayfalık, noktasız, duraksız sonsuz uzayan (hiç bitmese) "severdim seni" pasajı ne güzeldir.

"... severdim seni her zaman yürüdüğümüz sokaklarda, bir an, sanki güneş o sabah batıdan doğmuş gibi yepyeni bir ışık ve yepyeni bir köşeyle karşılaştığımızda, sokakları değil, seni severdim; birden çıkan lodosla karların eridiği ve İstanbul’un üzerindeki kir bulutlarının temizlendiği kış gününde, antenlerin, minarelerin ve adaların arkasından bana gösterdiğin Uludağ’ı değil, başını omuzlarının içine çekerek ürperen seni severdim ; çinko tenekelerle yüklü ağır arabayı çeken sucunun yorgun ve yaşlı atına kederle baktığında severdim seni..."

Hiç yorum yok: