Salı, Nisan 7

Yabancı sokaklarda haritasız...


Attığımız adımların bizi tamı tamına nereye götüreceğini hiç bilmiyoruz. El yordamıyla, sağa sola çarparak, tökezleyerek, zorlanarak ilerliyoruz. Hayatın kendisi zaten genellikle böyle ama ayrılık sonrası hayat, insanda fazlaca bir turist acemiliği uyandırıyor.
Bir şehre ilk gidişinizde tourist info'yu bulamamak, tamamen yabancı sokaklarda haritasız bir şekilde savrula savrula yürümek gibi. Etraftaki tabelalar yabancı, yol soracak kimse ilişmiyor gözünüze, her şey sanki sizi kaderinize terk etmek için söz birliği etmiş gibi, sinsi (people're strange/ when you're a stranger/ faces look ugly/ when you're alone).
Aslında yalnızlığın verdiği tedirginlikle, heyecan uyandıran sonsuz yenilik duygusu yanyana. Bilinmeyen sokaklarda fotoğraf makinesiyle dolaşırken her köşe başının, her tabelanın, her kedinin bir çekiciliği olması gibi. Hayallerinizdeki kafeyi bulup, muhteşem bir sıcak çikolata içmek gibi (K.'den mülhem:)
Yani, bardak hem dolu hem boş...

Hiç yorum yok: