Bir müddet bu hiç bilmediğim özgürlük sarhoşluğuyla geçti. Sonra yavaş yavaş özgür hayatın epey yalnız bir şey olduğu kafama dank etmeye başladı. En çok da karlı bir gün camdan bakarken. O göz kamaştırıcı beyazlık, çook hafif yağmaya devam eden kar, televizyondan kulağıma çalınan okullar tatil haberleriyle tekinsiz yerlere gidiverdim: çocukluk, kardeş, karda yuvarlanırken donumuza kadar ıslanıp annemi velveleye vermelerimiz, sobanın başında ısınmalar... Derhal o karlı günleri kendi evimde geçiremeyeceğime kani oldum.
Bilinemeyecek, tahmin edilemeyecek bir şey değil bu elbette ama özgürlük ve yalnızlığın bu kadar sırt sırta olması gözümü korkutmuştu o zaman. Kabullenmek ağır gelmişti. Özgür olmak hep geçer akçedir belki ama yalnızlık bir yere kadar (hayır ömür boyu değil!) diye düşünmüştüm, hala da düşünürüm.
Yine de bu güzel havalarda tek başıma yollarda yürürken, denize bakarak kitap okurken, akşamları oturup yazarken, yalnız ve özgürken iyi hissediyorum. Ama ara ara aynı korku basmıyor değil: kar yağarsa n'olucak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder