Perşembe, Mayıs 7

Uzlaşma ve Dostluk


Bu sene şehre kendi çapında ünlü, edebiyat uzmanı bir filozof geldi. Hem de Paris'ten. Üniversitede ders veriyor, bir yandan da "halka" açık toplantılarda konuşuyor. Adamın ilgi alanları, seminerlerinin konusu bambaşka şeyler aslında ama bu konferans serisi hem zamanlama hem de sürpriz şekilde içerik olarak ayrılık hikâyeme koşut gitti.
C. diyor ki iki taraf arasında travmatik bir şey cereyan ettiyse ve bir aşamada bu sorunlu ilişki normalleştirilmek isteniyorsa nedense bütün conflict resolution camiası uzlaşmadan (reconciliation) söz eder. Halbuki, ortada bir suç ya da suçlar varsa, yani failler ve kurbanlardan söz ediliyorsa, her şey olup bitmişse de bu tarafların uzlaşması düşünülemez. Zira uzlaşma, travma öncesi koşullara dönebilmeyi vaat eder ve gaddarla mağdurun hiçbir şey olmamış gibi davranmasını beklemek ikincilere haksızlıktır. Burada bir ihtimal olarak ancak ve ancak dostluk siyasetinden (politics of friendship) söz edilebilir (Evet, kendisi merhum hayattayken Derrida'nın kankalarındanmış).
Ayrılık sonrasında da böyle bir dinamik var. Medeni iki insan gibi, dostça ilişki kurmak belki olası ama aylar yıllarca sevgili olmamışız ve neticede ayrılmamışız gibi davranamayız ki. Bunca yaşanmışlıktan sonra neo-flört çağına bel bağlamak safdillik olmaz mı?

Hiç yorum yok: