Salı, Mayıs 12

Benim Adım...

Üniversitede N.'yle beraberken etrafımızdaki bir çiftin birbirlerine isimleri yokmuşcasına hep iyelik ekiyle biten "sevgi sözcükleri" söylemelerini anlayamazdık, uydurma bir gösteriş gibi gelirdi. Kaderin cilvesi, bir zaman sonra ben de kendimi böyle diyalogların tarafı buldum, hem de severek -- tabii ki. Biraz mesafe alınca yine o eski eleştirel duruşuma mı dönüyorum diye düşünüyorum. Eşe dosta sık sık şekerim, canım, güzelim, hayatım deriz elbette ama birinin bizatihi adını telaffuz etmeyi bütün bütün dışlayan bu durum biraz garip. Ş. mesela sadece kavga ederken ya da çok sinirliyken ismimi söylerdi. Bazen meselenin ciddiyetini henüz anlamamışken birden adımı duyarsam hemen toparlanırdım: demek harbi gergin bir durum var...
Şimdilerde biriyle sohbet ederken, telefonda, mail'de adımı daha fazla işittiğimi, gördüğümü fark ediyorum ve hem yeni hem de güzel geliyor. Evet, benim adım var. Bayılmıyorum ama yine de duymak iyi geliyor. Hiç sahiplenmeyelim, hiç sevimli laflar etmeyelim demiyorum tabii, onların da tadı vardır, sadece denge meselesi. Canım U.'m ve ben mesela birbirimize seslenirken iyelik eki takarız ama adımız baki kalır :)

Hiç yorum yok: