Salı, Haziran 16

Hayatta başka şeyler de var elbette

Şehirde olmayan ya da sık görüşmeyi beceremediğimiz bazı dostlar muhtemelen "hayatımı" sadece blogdan takip ediyor. Dün A. neler yapmakta olduğumu, nasıl olduğumu özetleyen uzunca mail'imi okuyunca sevinmiş, "blogunu okumak daha farklı bir izlenim veriyor, sanki sürekli onu ve yaşananları düşünüyormuşsun gibi" demiş. Daha önce de N. yazdıklarımı okuduğunda ben senin bu kadar duygusal bir tarafın olduğunu bilmezdim, şaşırdım demişti.

Ben de birkaç zamandır düşünüyorum, yazdıklarım bana dair, şu anki hayatıma dair ne kadar şey söylüyor diye. Evet, elbette hep düşündüğüm şeyleri yazıyorum ama bir yandan da bir keşif benimkisi. Hayatımın bu noktasından, belli bir perspektiften gördüğüm manzara. Ne kadarı gerçek, ne kadarı değil hiç bilmiyorum. (Zaten gerçek nedir?)

Yazdıklarımı okuyanlar benim birebir o kişi olduğumu zannedip çok kesin, fazla kesin bir karakter fikrine mi sahip oluyor diye merak ediyorum, belki endişeleniyorum. Çünkü bu benim içimi döktüğüm günlük değil, günah çıkarma odası değil. Daha genel manada ayrılık duygusunu anlama denemesi (üstelik sadece benimkine de değil). Anonimleşmeye çalışan bir şey. Hatta Z.'ye linki ilk yolladığımda okumuş ama yazarın ben olduğumu anlamamış!

Ama yabancılaşma efektini de abartmamak lazım. Sevdiği yazarlarla, şarkılarla, tekrarlayıp durduğu teraneleriyle bu benim işte. Hem de değilim. Yani bütünüyle değil. A fragment of me.

Zaten insana ve hayata dair her şey biraz öyle değil mi? A fragment. Ne kadar büyük ne kadar küçük bilinmez ama hayatımızın aktığı her saniyede hayata dair sadece çok küçük bir parçacık görebiliyoruz. Bu blogun bana dair söylediği de fazlası değil: un morceau.

Hiç yorum yok: