Odiseus Troya Savaşı'ndan sonra durmadan, tam yirmi yıl, ülkesine, Ithaka'ya dönmek için çabalar. Fırtınalarda kaybolur, afyonumsu meyvelerle büyülenir, tek gözlü canavarlarla savaşır, ölüler ülkesine gider, deniz perilerinin güzel şarkılarına kapılır, aşık olur...
Ama evine, ülkesine dönme arzusu hiç bitmez. Yirmi yıl boyunca sadece dönüşünü düşünür. Ama dönünce, şaşırarak anlar ki hayatı, kendi hayatının anlamı, merkezi, hazinesi, Ithaka'nın dışında kalmıştır ve bu hazine kayıptır, anlatarak da onu geri getiremez. Kimse de ona bu yirmi yıl içinde ne yaptın, “Anlat!” demez.
Aşkın hatırası da tam böyle bir şey galiba. İnsan delicesine özlüyor, acıdan kavruluyor, o ülkeye geri gitmenin yollarını arıyor, bulamıyor, savaşıyor. En acıklısı da anlıyor ki yol bulunsa da artık ülke orada durmuyor. Ithaka sular altında kalmış, kaybolmuş, yitmiş.
Odiseus'un özlemi bitmiyor; Ithakalılar'ın efsaneleri tükenmiyor; kavuşmak mümkün olmuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder