En başta da söylemiştim, bir ilişkiyi bitirmek bir şehirden ayrılmak gibi. Bir çeşit göçmenlik, kimsesizlik, yabanlık hali. İnsan durup durup hatırlıyor, kafasında canlandırıyor, tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyor, duyuyor. Yoğun bir sıla hasreti insanın yakasını bırakmıyor. Ayrı düştüğümüz şeylere olan özlemimiz olur olmaz bir yerden parlayıp gözlerimizi kamaştırıveriyor.
Aslında bu bir nostalji meselesi. Yani aslında idealize edilmiş bir geçmişi, bir hatırayı özlüyoruz. Bir kalp çarpıntısını, bir karşılaşmayı, bir tatili, bir sevişmeyi... Olduğu yerde kalan bu güzel enstantaneler insanın geçmişiyle barışık olması açısından sağlıklı belki ama bugüne ya da yarına dair ne söylediği müphem.
Aynı diaspora hissiyatı gibi: Özlem mutlak gerçek ama ironik şekilde kavuşma iradesi zayıf. Göçmenler evlerine dönemiyorlar, çünkü insan korkuyor, gidip de terk ettiği yeri yeniden bulamamaktan, gidip de sevememekten, gidip hayal kırıklığı yaşamaktan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder