Bir zamandır Avrupa'da yaşayan T.N. insanların sevme biçimlerinden yakınmış ve kendi gerçekliğine yabancılığı oranında mutsuz olduğunu anlatmıştı. Yine de kaçınılmaz olarak kendi de değişmiş, zamanında E.'yi sevdiği gibi kimseleri sevemez olmuştu. R. de yıllar önce lisede yaşadığı aşkın ve aşk acısının yegâneliğinden söz etmişti. Tüm hikaye canını hâlâ biraz acıtsa da en azından ben bunu bir kez de olsa yaşadım iyimserliğiyle.
Acaba her ayrılıktan, her yıldan, her yaştan sonra kaybettiğimiz biraz da aşka dair masumiyetimiz mi? Çocuk yaşta birbirini sevmiş ve sevmeye devam edenlere kıyasla tahammülümüz çok daha az, derimiz çok daha kalın olabilir mi? Yoksa hâlâ birileri aşk mektubu yazıyor mu?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder