Pazartesi, Haziran 29

Kabullenişlerin normlaşması

İlk kedimiz K. (ya da G.) acayip sırnaşık, kucaktan inmeyen, sokulduğu yerde uyuyakalan dünya tatlısı bir mahluktu. Sehpaların üzerinde kırmadık ıvır zıvır bırakmaz, koltuk tepelerinde koşturur, bilgisayar başındayken klavyeye atlamadan rahat durmazdı. Çok hareketli olmasına rağmen geceleri gıkını çıkarmaz, kendi halinde takılırdı. Ufaklığın benim ilk kedim olmasının da biraz etkisi vardır muhakkak ama bütün bu yaptıklarını standart kedi davranışı diye bellemiştim bi kere.
Zavallıcığı trajik bir kaza sonucu kaybettikten bir müddet sonra kedisiz kalmak istemediğimizden E.'yi eve alınca birden dünyanın kaç bucak olduğunu gördük. Bu haylaz bir hafta durmadan ağladı, hep saklandı, kapalı kapılara posta koydu. Eski alışkanlıkla uzun zaman ikisini karşılaştırıp durduk, hatta neredeyse E.'yi geri vermeyi düşündük. Ama el mahkum, zamanla ona da alıştık, kabullendik.
Sevgililer de biraz böyle galiba, insan ayrılmış olsa da eskiye yönelik projeksiyon yapmaktan, norm belirlemekten kendini alamıyor. Zamanında alıştığı bir sürü şeyi benimsemek için zaman harcaması gerektiğini unutup, kaideyle istisnayı birbirine karıştırıyor. Ama insan varoluşu da böyle bir şey, sonsuz devinim, sonsuz adaptasyon...

2 yorum:

Fulya dedi ki...

Bu resim Matisse degil mi? Alnindaki M. den...

Adsız dedi ki...

si!